"Ömrünün son yıllarına geldiğini hissediyordu epeydir. Kararını vermişti. Gerekli izni alarak, geri dönüşsüz bir uzay uçuşuna çıkmak, daha doğrusu kendini boşluğa bırakmak istiyordu. Ölmeden önce son gördükleri, insanoğlu tarafından daha önce çıplak gözle hiç görülmemiş şeyler olmalıydı. Oksijeni bitinceye kadar gidecek ve sonunda bir noktada ölecekti. Bedeni ise belki yıllarca, o ömrünü izleyerek geçirdiği gökcisimlerinin arasında, oradan oraya dolaşacaktı."
Yukarıya kısa bir paragrafını eklediğim "Boşluk" adlı bilim-kurgu öykümün yazılmasına ve başkahramanına ilham olmuş, dünyanın gördüğü ender bilim insanlarından biri, Stephen Hawking hayatını kaybetmiş bugün.
Uzun yıllar boyunca ALS hastalığıyla mücadele ederken, quantum fiziği ve kara delikler üzerine yaptığı çalışmaları hiç bırakmayan Hawking'in başarılarının yanı sıra fiziksel olanaksızlıklarıyla da insanlara ders mahiyetinde bir duruşu vardı, benim görebildiğim.
İnsanoğlunun bilişsel potansiyelinin fiziksel olana galip gelebileceğinin canlı kanıtı olarak yetmiş altı yıl yaşadı aramızda ve yıldızlara uçtu. Geriye insanlığa hediye ettiği bilimsel birikimi dışında, şu sözleri kaldı:
"Yirmi bir yaşımda ALS teşhisi konması büyük adaletsizlik gibi geldi. Neden başıma böyle bir şey geliyordu? Hayatımın sona erdiğini, potansiyelime hiç ulaşamayacağımı düşündüm. Ama üzerinden elli yıl geçtiğinde, “İyi yaşamışım” diyebiliyorum. Dolu dolu bir hayat yaşadım. Engelli insanların, yapamadıkları şeylere üzülmek yerine yapabildikleri şeylere yoğunlaşmaları gerektiğini düşünüyorum. Ben, istediğim şeylerin büyük bölümünü yapabildim."
14.03.2018