İlk içtiğim sigara Birinci'ydi. Filtresizdi; insanın ağzına tütün
parçaları gelirdi içerken. Dudaklarımdaki tütünü temizlemek otuz yılımı
aldı.
Neden başladığımı hatırlamaya çalışıyorum; tam olarak bulamıyorum. Evde içen yoktu. Birincil bir rol modelim olmadığı kesindi ancak o devirleri yaşayanlar bilir, her yerde sigara içilebiliyordu.
Misafir amcalar içerdi, babamla oturma odasında muhabbet ederken. Ben de çakmaklarıyla oynardım. Tren yapardım muhtar çakmaklarını. Kimsenin aklına gelmezdi, çocuğun yanında içmemek. Şehirlerarası otobüslerde içilirdi sonra. Koltuklarda küllükler vardı. Saatlerce o kapalı kutuda duman içinde yolculuk yapardık. Hastahanelerde bile içildiğini hatırlıyorum. Şaka gibi resmen!
Altyapı olarak bu kadar dumanı aldıktan sonra, lise zamanlarında da yetişkin olmanın, erkek olmanın göstergesi zannettiğimizi veya sinema televizyon gibi mecralarda bize böyle gösterildiği hatırlıyorum: Kovboy, çizmesine sürterek alevlendirdiği kibritiyle sigarasını bir yakardı; işte sana, gel de yakma, dedirtecek bir an! O kibrit yakma hareketini, normal ev kibritleriyle de denemiştim. Vasati kırk çöpü telef etmiştim yine de olmamıştı. Sorun ya kibritte ya benim Mekap ayakkabıdaydı. Sonra, elin kovboyu içer de bizim Ayhan Işık içemez mi? O daha da artistik içerdi rahmetli:
Artık bir çok mekânda içilmesi yasak. Yasağa ilaveten insanlarda da bilinç düzeyi gelişti denilebilir; en azından kimse çocuğunun yanında içecek kadar düşüncesiz değil. Televizyonda sigara yakma ve içme görüntüleri sansürleniyor ki bu çok gerekli bir sansür kanımca. Çünkü o 'yakma' sahnesi psikolojik olarak etkiliyor insanı. Sinemada bile -bir kaç istisna dışında- sigara içmiyor baş kahramanlar.
Şimdilerde genç arkadaşlarla bu konu açıldığında söylediğim bir şey var; bizim gençliğimizde, sigara içmek karizmaydı daha doğrusu bize öyle sunulmuştu; ancak şimdi içmemek asıl karizmatik davranış. “Kullanmıyorum” diyebilmekse gerçek bir irade ifadesi. Anlayabilene.
Uğur Demircan, Kasım 2016, İzmir
Neden başladığımı hatırlamaya çalışıyorum; tam olarak bulamıyorum. Evde içen yoktu. Birincil bir rol modelim olmadığı kesindi ancak o devirleri yaşayanlar bilir, her yerde sigara içilebiliyordu.
Misafir amcalar içerdi, babamla oturma odasında muhabbet ederken. Ben de çakmaklarıyla oynardım. Tren yapardım muhtar çakmaklarını. Kimsenin aklına gelmezdi, çocuğun yanında içmemek. Şehirlerarası otobüslerde içilirdi sonra. Koltuklarda küllükler vardı. Saatlerce o kapalı kutuda duman içinde yolculuk yapardık. Hastahanelerde bile içildiğini hatırlıyorum. Şaka gibi resmen!
Altyapı olarak bu kadar dumanı aldıktan sonra, lise zamanlarında da yetişkin olmanın, erkek olmanın göstergesi zannettiğimizi veya sinema televizyon gibi mecralarda bize böyle gösterildiği hatırlıyorum: Kovboy, çizmesine sürterek alevlendirdiği kibritiyle sigarasını bir yakardı; işte sana, gel de yakma, dedirtecek bir an! O kibrit yakma hareketini, normal ev kibritleriyle de denemiştim. Vasati kırk çöpü telef etmiştim yine de olmamıştı. Sorun ya kibritte ya benim Mekap ayakkabıdaydı. Sonra, elin kovboyu içer de bizim Ayhan Işık içemez mi? O daha da artistik içerdi rahmetli:
Sigara içiyor olmak bizim ergenlik zamanlarında işte böyle temeller üzerine bina edilmiş, yalan bir karizma idi ve kimse engel olamıyordu. Nesiller bu şekilde heder oldu desek yanlış olmaz ki dileyen sigara kaynaklı ölümlerin yüzdesini araştırabilir.
Artık bir çok mekânda içilmesi yasak. Yasağa ilaveten insanlarda da bilinç düzeyi gelişti denilebilir; en azından kimse çocuğunun yanında içecek kadar düşüncesiz değil. Televizyonda sigara yakma ve içme görüntüleri sansürleniyor ki bu çok gerekli bir sansür kanımca. Çünkü o 'yakma' sahnesi psikolojik olarak etkiliyor insanı. Sinemada bile -bir kaç istisna dışında- sigara içmiyor baş kahramanlar.
Şimdilerde genç arkadaşlarla bu konu açıldığında söylediğim bir şey var; bizim gençliğimizde, sigara içmek karizmaydı daha doğrusu bize öyle sunulmuştu; ancak şimdi içmemek asıl karizmatik davranış. “Kullanmıyorum” diyebilmekse gerçek bir irade ifadesi. Anlayabilene.
Uğur Demircan, Kasım 2016, İzmir