Bu
kış hiç giymediğim mavi bir montum vardı. 26 Nisan sabahı, bir yere
göndermek üzere dolaptan çıkardım. Cebinde taa geçen yıldan kalma,
açılmamış bir paket sigara duruyordu. Kaç ay (belki de bir yıl)
bilmiyorum, öylece beklemişti orada. Sigara içenler bilir; açılmamış bir
paket sigara, montun cebinde bozuk para bulmaktan daha da sevindirik
edebilir insanı, çocuk gibi.
Bundan sadece dört gün sonra,
ani bir tiksinti ve bıkmışlık hissi ile sigarayı bıraktım. Zaten son
günlerde pek canım istememiş ve bir pakedi günlerce çantamda
süründürmüştüm.
Bir süredir bırakmayı düşünüyordum esasında.
Her paket sigaraya 'bu son paket olsun' denilen bir sürece girmiştim ama
bir bakıyordum ki yeni bir paket daha almışım! Kısır döngü devam
ediyordu böylece ama ben de artık zerre kadar tad almıyordum o dumandan.
Velhasıl bir sabah bıraktım.
İşin komik yanı, içtiğim son paket sigaranın, taa geçen sene alınmış ve dolapta, mont cebinde bekleyen paket olmasıydı.
Hayat ne tuhaf hakikaten.